Bursa UludaÄŸ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görevli asistan doktor Mustafa Yalçın, ardında bir mektup bırakarak hayatına son verdi. Dr. Mustafa Yalçın’ın intiharına iliÅŸkin soruÅŸturma sürerken kendisine mobbing uygulandığı iddiaları da gündeme geldi. Dr. Yalçın’ın hayatını kaybetmesi üzerine yeniden intern ve asistan hekimlerin ağır çalışma ÅŸartları üzerinde duruluyor. Uzmanlar, yoÄŸun çalışma ÅŸartları olan intern ve asistan doktorların yaÅŸadığı zorlukları Haberturk.com’a deÄŸerlendirdi.
“AYDA 10 NÖBETTEN SÖZ EDİLİYOR”
Türk Tabipleri BirliÄŸi Tıpta Uzmanlık Kurulu Temsilcisi Prof. Dr. Orhan Odabaşı, “Türkiye’de uzmanlık eÄŸitiminde genç meslektaÅŸlarımız çok yoÄŸun bir baskı altında çalışıyorlar. Bunun birkaç etkeni var; bir tanesi özellikle kliniklerde yeterli sayıda uzman olmaması. Uzmanlık öğrencileri normalde eÄŸitim amaçlı kliniklerde bulunurlar. ÖrneÄŸin, dermatoloji uzmanlık öğrencisi, orada geçirdiÄŸi süre içerisinde yeni bir uzmanlık alanının bilgisini edinmek için orada bulunuyor.
Tıp eÄŸitimi, uygulamalı bir meslek olduÄŸu için hizmetin de araÅŸtırmanın da içinde yer aldığı bir bütündür ama kliniklerde çoÄŸunlukla yeterli sayıda uzman olmaması nedeniyle uzmanlık öğrencileri çok ağır bir hizmet yükümlülüğüyle karşı karşıya kalıyorlar. ÖrneÄŸin, gün aşırı nöbet tutmak durumunda kalıyorlar, birçok uzmanlık alanı için ayda 10 nöbetten söz ediliyor. Hatta ilgililer reddetse de bazı branÅŸlarda kimi zaman gün aşırı nöbet tutulduÄŸunu hepimiz biliyoruz. Kendi meslek yaÅŸantımdan da meslektaÅŸlarımın çok yoÄŸun çalıştığını biliyorum” diye konuÅŸtu.
YETERİNCE ASİSTAN OLMAMASI VE EKONOMİK NEDENLER GÜN AŞIRI NÖBETE İTİYOR
Prof. Dr. Odabaşı, sözlerine şöyle devam etti: “Asistan sabah saat 07.00’de cerrahi kliniÄŸine geliyor. Saat 07.30’da vizit öncesi servisteki hastaları hazırlıyor. Hastanın geceyi nasıl geçirdiÄŸi ve hastanın ÅŸu anki tablosu nedir gibi hocanın soracağı sorulara hazırlık yapması gerekiyor. Öte yandan vizit öncesi yapılması gereken rutin iÅŸlerini de yapmaları gerekiyor. Ardından vizit baÅŸlıyor, tüm bunlar bir kaygı nedeni.
Yasal anlamda bu mesai 17.00’ya kadar sürer ama hastaneden ayrılmadan önce hastanın son kontrolünün yapılması ve gece nöbetçisine devredilmesi gerekir, tüm bunlar bir yoÄŸunluktur. Ama kiÅŸi bir de o gece nöbetçi ise hem servisteki yatan hasta hem acile gelen hastalar ile ilgilenir. Bütün bu hizmet yüküyle çoÄŸunlukla gece belki bir saat uyuyarak ya da hiç uyumaz. Bu iÅŸleri toparlayıp serviste çalışan doktora devretmek de zaman alır. Beklenen ÅŸudur; o kiÅŸinin eve gelip dinlenmesi.
Avrupa’da günde 8 saat, haftada 40 saati geçemez. Bunlar Avrupa normlarının bize yol gösterdiÄŸi yol göstericiler. Bizde asistan, ertesi gün serviste yeterince asistan olmaması nedeniyle ya da ekonomik sebeplerle yeniden çalışmak zorunda kalıyor. O kadar düşük rakamlar alıyorlar ki; öte yandan birçok yer iki seçenek sunuyor. ‘Ya nöbet ücreti verelim ya da nöbet sonrası evinde dinlen’ deniyor. Bu bir seçenek gibi sunuluyor ama birçok yerde asistan sayısının az olması ve iÅŸteki baskılardan dolayı birçok uzmanlık öğrencisi arkadaÅŸlarımız mesaiye devam etmek durumunda kalıyor.”
Mustafa Yalçın
“HER ÅžEY DÖRT DÖRTLÜK OLSA BİLE…”
Prof. Dr. Odabaşı, “Böyle bir çalışma düzeni içerisinde her ÅŸey dört dörtlük olsa bile, pırıl pırıl bir eÄŸitmen kadrosunun olduÄŸunu, çok anlayışlı bir heyetin olduÄŸunu varsayalım yine de buna dayanmak çok mümkün deÄŸil. Siz bütün bu temponun içerisinde her ÅŸeyin sorumlusu olarak da gösteriliyorsunuz.
Öte yandan bir hasta, öğretim üyesiyle iletiÅŸim kurarken daha temkinli yaklaşıyorken, daha genç, mesleÄŸinin başında olan bir asistan arkadaşımıza kimi zaman sözelden baÅŸlayan fiziksele devam eden hakaret ve tehditlere varan davranışlarda bulunabiliyor. Hem toplumsal hem öğrenilmiÅŸ davranışlar var, devrediliyor. Akademisyenler arasında bile duyuyorum; ‘Ben de böyle çalıştım’ ‘Gün aşırı nöbette öğrenilir’ deniliyor. Ama gün aşırı nöbetle çalışıldığında hem hastalar için bir risk oluÅŸuyor hem de bu kadar önemli bir iÅŸi yaparken hata yapma riskiniz artıyor. Uzmanlık öğrencilerinin hatalarının telafileri yok.
Akademik kadroda kariyer peşinde olan, kişilik özellikleri nedeniyle kendi öğrenilmiş ya da yapmış olduğu davranış biçimlerini kendi alt kadrolarına dayatan kişilerle de ne yazıkki karşılaşabiliyoruz. Maalesef gücü bazen sınırları zorlayarak kullanmada da çekinmiyoruz.
Ailesine, yakınlarına, tüm hekim camiasına, saÄŸlık çalışanlarına baÅŸ saÄŸlığı diliyorum ama ateÅŸ düştüğü yeri yakıyor. Biz buna benzer örnekleri ilk kez yaÅŸamıyoruz. Åžiddet yüzünden kaybettiklerimiz var, mektup bırakıp ‘Ben bunları haketmiyorum’ deyip intihar eden arkadaÅŸlarımız var. ‘Psikolojik sorunları vardı’ diyecekler ama bu da bizim bir problememiz. Bu düzeyde deÄŸerli insanlarımızın sıkıntıları var ve biz saÄŸlık sistemi içerisinde bunları fark etmiyor ve onlara el uzatamıyorsak o da ciddi bir problem” dedi.
“ONLAR GELECEĞİMİZ! SORUNLARINI, SIKINTILARINI ANLAMAK LAZIM”
Türk Kardiyoloji DerneÄŸi yönetim kurulu üyesi, BaÄŸcılar EÄŸitim AraÅŸtırma Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. ErtuÄŸrul Okuyan, Mustafa Yalçın’ın intiharındaki mobbing iddiaları üzerine ÅŸunları söyledi: “Çok üzücü. Pırıl pırıl gençlerimizin, meslektaÅŸlarımızın hayatlarını kaybetmesi bizi derin bir üzüntüye sevk ediyor. Onlar pırıl pırıl fidanlar, geleceÄŸimiz. Onları iyi anlamak lazım. Sorunlarını, sıkıntılarını anlamak lazım. Onları bu kadar kötü bir noktaya iten, hayatlarını kaybetmesine yol açan faktörleri iyi analiz etmek lazım. Tıp eÄŸitimi çok zor bir süreç, hepimiz geçtik o noktalardan. Eskiden daha da zordu çünkü uzman hekim sayısı azdı. Ben hem tıp eÄŸitimimi hem de uzmanlık eÄŸitimimi 1990’lı yıllarda yaptım. O zamanlar hem hekim sayısı daha azdı hem asistan sayısı bugüne göre daha azdı, ihtisas veren kurum sayısı da azdı. Dolayısıyla o yıllarda iÅŸ yükümüz çok ağırdı. Çok ağır nöbetler tutardık, sabahın çok erken saatlerinde giderdik ve iÅŸimiz bitmeden çıkamazdık” dedi.
“BİZİM MESLEKTE DE MOBBING UYGULAYAN KİŞİLİK BOZUKLUÄžU OLAN KİŞİLER OLABİLİR”
Prof. Dr. Okuyan sözlerine şöyle devam etti: “Tıp eÄŸitiminde usta-çırak iliÅŸkisi çok önemli. Özellikle asistanlık sürecinde teorik bilginiz ne kadar kuvvetli olursa olsun ne kadar okursanız okuyun görerek ve yaÅŸayarak öğrenirsiniz. O kargaÅŸa içerisindeki yoÄŸun tempoda o kadar çok ÅŸey aklınıza kazınır ki… Her ÅŸeyi o yoÄŸun tempo esnasında öğrenirsiniz. İletiÅŸimi de, hastaya yaklaşımı, hastayla konuÅŸmayı da, hasta takibini de orada öğrenirsiniz. Bunların çoÄŸu okulda teorik dersle veya okuyarak öğrenilecek ÅŸeyler deÄŸil, yaÅŸayarak öğrenilir. Dolayısıyla hiç kolay bir süreç deÄŸil.
Tıp eğitimi, hekimlik mesleği herkesin yapısına uygun bir meslek de değil; çünkü fedakarlık ve emek istiyor, sürekli kendini yenileme ve çalışma istiyor. Bu mesleği seçerken tüm bu hususlar göz önünde bulundurulmalı, hem eğitimin zorluğu hem ihtisas süreci hem de mesleğin kendi gerektirdiklerini yaparken bu sürecin çok fedakarlık ve emek istediğini bilerek, kişinin kendisine, kişiliğine uygun mu diye karar verilmeli. Burada rehberlik de çok önemli. Genç yaşlardayken bu çocuklara rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetlerinin çok iyi bir şekilde verilmesi lazım.
Puanı yetti diye tıp fakültesine veya hukuk fakültesine giren çocuk gerçekten bu mesleğe uygun mu veya bu meslekleri isteyerek mi seçiyor buna bakılmalı. Olayın en temelinde bu noktalara dikkat ederek süreci yönetmekte fayda var.
Asistanlık süreci zor, tıp eÄŸitimi zor ama hiçbir hekim kasıtlı olarak mobbing yapmaz; ancak istisnalar kaideyi bozmaz. Her alanda olduÄŸu gibi bizim meslekte de etrafına mobbing uygulayan kiÅŸilik bozukluÄŸu olan kiÅŸiler olabilir. Bunu genele yaymak çok büyük bir haksızlık olur. Birçok ÅŸey iletiÅŸimle çözülür, bizim en kuvvetlendirmemiz gereken ÅŸey; iletiÅŸim. MeslektaÅŸlar arasındaki iletiÅŸimi, öğrencilerimizle ve asistanlarımızla olan iletiÅŸimimizi daha pozitif tutmamız lazım. Güzel iletiÅŸimle, güzel sözlerle, birbirimizi anlamaya çalışmakla çözemeyeceÄŸimiz hiçbir problem olduÄŸunu düşünmüyorum.”
“HİÇ KİMSE BUNLARA MARUZ KALMASIN”
CerrahpaÅŸa Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroradyoloji Uzmanı Prof. Dr. Osman Kızılkılıç,“Doktorların çalışma ÅŸartları her türlü ağır, bunu biliyoruz. Asistanlık döneminde de öğrencilik döneminde de böyle. Maalesef herkesin psikolojisi bunun üstesinden gelmeye yetmiyor. Bazen çalışma ÅŸartları, bulunulan ÅŸehre göre, bulunulan kliniÄŸe göre de deÄŸiÅŸiyor.
Pandemi koşulları bu durumu daha da zorlaştırdı. İnsanların izin alamamaları, belli zamanlarda dinlenememeleri, hasta sayılarının artması birer faktör. Bizim ülkemizdeki hasta sayıları, dünya geneline göre zaten çok yüksek. İş yoğunluğumuz yüksek, cerrahi branşlardaki nöbetler, acil çalışma şartları gündüz ameliyat şartı gibi fiziksel olarak zorlayan birçok unsur var ama süreç çok üzücü. Keşke böyle olmasa, keşke bu insanlar profesyonel yardım alsa ya da bu sıkıntılar fark edildiğinde herhangi bir arkadaşı olabilir, kliniğinden biri olabilir bu kişileri daha doğru yönlendirebilseler.
Mektubunda ‘Sana söz verdiÄŸim ÅŸeyi yapamadım, canıma kıyıyorum’ diyor. Belli ki birilerine anlatılmış ve bu durum paylaşılmış. İnsanların hayatla ilgili beklentileri deÄŸiÅŸiyor, kuÅŸaklar deÄŸiÅŸiyor. Ben bugün 48 yaşındayım, beraber çalıştığım insanlar 20’li yaÅŸlarda. 20-30-40 yaÅŸ fark olan insanların beraber çalışmaları söz konusu. Öteden bu yana gelen alışkanlıklar deÄŸiÅŸiyor, çalışma ÅŸartları, beklentiler deÄŸiÅŸiyor, öğrenme ÅŸekilleri deÄŸiÅŸiyor. Ders kitaplarının yerini artık anekdotal bilgilerin olduÄŸu eÄŸitim kaynakları alıyor. Son bir yıldır online toplantılar hayatımıza girdi. Bütün bunların oluÅŸturduÄŸu stresler maalesef hepimizde farklı bir ÅŸekilde tezahür ediyor. Çok üzücü, söylenecek hiçbir ÅŸey yok. Bir ölüm olduÄŸunda dünyadaki her ÅŸey biter, her ÅŸey sona erdi bu arkadaşımız için. Gencecik, pırıl pırıl bir insan. Ne umutlarla bu güne gelmiÅŸtir. Annesi babası ve sevenleri için çok üzücü bir süreç. Hiç kimsenin böyle olmasını istemeyiz. İnsanlar bu noktaya gelmeden bir çözüm bulsunlar. Hiç kimse bunlara maruz kalmasın, kimsenin kimseye bunları yapmaya hakkı yok. Cerrahi branÅŸlarda bazen biraz daha disiplin ön planda olabilir ama bunların hiçbiri, bir insanın yaÅŸamına son vermesi için bir neden olmasın” açıklamasında bulundu.
“BÜTÜN HASTANENİN YÜKÜ ASİSTANLARDA”
Türk Tabipleri BirliÄŸi Merkez Konsey Üyesi Asistan Doktor Meltem GünbeÄŸi, “Uzun zamandır asistan ve intern hekimler seslerini duyurmaya çalışıyor. Hastaneler ciddi hiyerarÅŸi mekanizmalarının olduÄŸu yerler. Ana bilim dalı baÅŸkanından baÅŸlayıp profesör, doçent, yardımcı doçent, uzman, asistan ve hatta baÅŸ asistan, asistan ÅŸeklinde giden bir mekanizma var. Yaptığınız iÅŸlerin yükü de buna göre deÄŸiÅŸiyor.
Özellikle cerrahi birimlerde çok fazla iş yükü oluyor. En fazla nöbet de en angarya iş de yeni gelen asistanlara yükleniyor. Kıdemlendikçe nöbet sayınız azalıyor. 36 saate varan nöbetler dediğimiz nöbetler daha çok yeni gelen asistanlara yükleniyor. Bu böyle süregelen bir durum.
Intern hekimler pratik yapması, hekimliği öğrenmesi gerekirken kan alma, EKG çekme ya da nöbette dosya doldurma gibi işlemlerle bir yılı tamamlıyor. Aslında hekimlik pratiğine dair öğrenecekleri bir yılken sadece arada kalan işleri tamamlamakla uğraşıyorlar.
Biz asistanların, muayeneleri hocalarımızla yapmamız gerekiyor ama bugün üniversitelerde ve eÄŸitim araÅŸtırma hastanelerinde polikliniklere girdiÄŸinizde asistanlar tek başına. Daha çok akran eÄŸitimiyle öğrenmek durumunda kalıyoruz ne yazık ki. Bunun dışında nöbetlerde servislerde de yanlız başımızayız. Bütün hastanenin yükü asistanlarda. Özellikle pandemi sürecinde filyasyon, Covid poliklinikleri, Covid servislerindeki tüm görevlendirmeler asistanlara verildi. Uzmanların da görev aldığı farklı yerler vardır ama genel iÅŸleyiÅŸ bu ÅŸekilde” ÅŸeklinde konuÅŸtu.
ŞİKAYET ETMEK İSTEYEN ASİSTANA KARŞI TEHDİT: SANA VAKA GÖSTERMEM
TUS sınavına çok büyük emekler verildiÄŸini kaydeden GünbeÄŸi, sözlerini şöyle sürdürdü: “EÄŸitime geldiÄŸinizde hekimlik namına bir tutum görmüyorsunuz ve hekimlik yapma isteÄŸiniz de kalmıyor. Birçok asistan arkadaÅŸ bu durumda. Sadece o dört yılı bir an önce bitirme telaşına giriyor. Tıpta Uzmanlık Kurulumuz var, dekanlıklarımız var. Åžikayet etmek istiyorsunuz ama bu kez de karşı tehdit olarak ‘EÄŸitim süreni uzatırım’, özellikle cerrahi branÅŸlarda ‘Sana vaka göstermem, öğretmem’ ÅŸeklinde tehditler geliyor. Dolayısıyla bunca emek verip geldiÄŸiniz bir yerde haklarınızdan vazgeçmek istemediÄŸiniz için o dilekçeler hep ceplerde kalıyor. İstifa süreci de çok kolay olmuyor ve bu yükün altında iyice tükenmiÅŸliÄŸe giriyor. İstifa bizler için kolay deÄŸil, o bölümleri kazanmak çok zor.”
“INTERN HEKİM EN KOLAY GÖZDEN ÇIKARTILABİLEN KİŞİDİR”
İsmini açıklamak istemeyen bir intern doktor ise yaÅŸadıklarını şöyle anlattı: “Tıp eÄŸitimi zaten baÅŸlı başına zor bir süreç. Özellikle cerrahi branÅŸlarda çok uzun saatler hastanelerde kalıyoruz. Bunların dışında akademik anlamda sizden daha kıdemli insanlar var. Bu kiÅŸiden kiÅŸiye deÄŸiÅŸmekle birlikte genelde intern hekim o kategoride en alttadır, en çabuk azarlanabilen, en kolay gözden çıkartılabilen kiÅŸidir. Buradaki temel tehdit unsur bilgiyi onlardan öğreniyor oluÅŸumuz; çünkü eÄŸer uzman, doçent bana pratik anlamda bir ÅŸey öğretmezse bilgiyi öğrenmem, onun deneyiminden faydalanmam imkansız hale gelir. Bu da bir tahakküm oluÅŸturuyor, bununla tehdit ediliyoruz. Asistanlara da uzmanlıklarının verilmemesi, asistanlık sürelerinin uzatılması, cerrahi branÅŸlarda ameliyathaneye sokulmamaları gibi tehditler geldiÄŸini duyuyoruz.
HOCAM “BİZ KLİNİĞİMİZDE KADIN İSTEMİYORUZ” DEDİ
Özellikle cerrahide kadın asistanlara evlenmeyeceÄŸine, hamile kalmayacağına dair belge imzalatanlar olduÄŸunu söylemiÅŸti hocalarımız. Ben genel cerrahi stajı alırken, cerrahi branşı istediÄŸimi söylemiÅŸtim ve hocam bana ‘Hayır yazamazsın, biz kliniÄŸimizde kadın istemiyoruz’ gibi bir tavırla yaklaÅŸtı. Ardından bu tatlı bir tartışmaya dönüştü. Odadan çıkarken bana ‘Dua et arkadaÅŸların yanında yoksa seni stajdan bırakırdım’ dedi. Akademik baÅŸarı, bilgiyi öğretmeme, deneyimi paylaÅŸmama tehdidiyle sürekli aynı ÅŸey yapılıyor. Ameliyathanede kan, ter ve gözyaşı olur; kadın parfümü kokusu almak istemiyoruz denilir.
Çalışma saatlerimiz çok fazla, 24 saatlik nöbette bile algınız kapanıyor ve karşınızdaki kişiye faydalı olamıyorsunuz. Uykusuzluk ve yorgunlukla tahammülsüz ve saldırgan oluyorsunuz. Hastanelerdeki çalışma koşulları zaten bütün personel için çok ağır. Pandemide de daha çok ağırlaştı.
“İNSAN OLARAK GÖRÜLMÜYORSUNUZ”
Karşılığında alınan para hiç kimseyi tatmin etmiyor. Hayatınızı hastanede geçiriyorsunuz, o kısa zaman diliminde de rahat etmek istiyorsunuz ama geçim kaygısı oluyor. Bütün bunlar zaten mobbing iken bir de bunun üstüne ‘Bunu mu yapamadın?’, ‘Kargomu getir’, ‘Çay, kahve getir’ gibi durumlara maruz kalıyorsunuz ve orada insan olarak görülmüyorsunuz.
Biz intern hekimler çok düşük ücretlerle çalıştırılıyoruz; çünkü ne tam öğrenciyiz ne de tam çalışanız. Aylık 720 lira gibi bir ücret alıyoruz. Bu emeÄŸimizin karşılığı deÄŸil, iÅŸgücü olarak kullanılıyoruz ama buna dair yapılan bir çalışma da yok. Bunların yanında performans kaygısıyla beraber artan ÅŸiddet de var.”
3T KURALI: TEŞEKKÜR, TESPİT, TENKİT
Ruh SaÄŸlığı DerneÄŸi Yönetim Kurulu BaÅŸkanı Dr. Öğretim Üyesi Ömer Akgül, “Bir ÅŸeye mobbing diyebilmek için iki tarafı da net görmek lazım. Bir kiÅŸi kiÅŸisel algılayıp ‘Hoca bana mobbing yapıyor’ diyebilir. Ama hoca, o niyetle deÄŸil, öğrencilerin potansiyelini zorlayarak daha verimli öğrenme saÄŸlamalarını mümkün kılmak adına böyle yapıyor olabilir. Bu noktada olaya tek taraflı bakmamak lazım. Ancak sonuçta ne olursa olsun bir insanı yaÅŸam sevincini, hayat motivasyonunu alacak ÅŸekilde de zorlamamak lazım.
Bizim geleneÄŸimizde tenkit bile düşünülerek yapılması gereken bir ÅŸeydir. 3T kuralı vardır; önce teÅŸekkür edersiniz, sonra tespit edersiniz ardından tenkit edersiniz. Her insanın baÅŸarılı olduÄŸu özellikleri vardır. Önce o baÅŸarıya teÅŸekkür edersiniz ve ‘Åžu iÅŸi çok güzel yapıyorsun’ dersiniz. Ardından tespit yaparsınız ve ‘Åžu konuda kendini biraz daha güçlendirebilirsin’ dersiniz. En sonunda da tenkit yaparsınız. TeÅŸekkür ve tespit yapmadan kiÅŸinin sadece eksik alanlarına odaklanmak da hocalar ve amirler için doÄŸru bir yaklaşım deÄŸil.
“Marifet iltifata tabidir” sözünü bilmek ve hatırlamak lazım. İnsanları motive etmek için onları üzmek, sıkıştırmak, zorlamak çok ilkel yöntemler. İnsanların öğrenmesini saÄŸlamak için onları teÅŸekkür ve takdirle de heyecanlandırabilirsiniz. Bu noktadan baktığımızda gerekçe olarak kiÅŸilerin ‘Bize de hocalarımız böyle yaptı’ demesi doÄŸru bir yaklaşım deÄŸil” diye konuÅŸtu.
“MOBBING BİRİCİK HAYATINIZA SON VERMEYİ GEREKTİRECEK KADAR DEÄžERLİ BİR ÅžEY DEĞİL”
Mobbing uygulayan kiÅŸilerde kiÅŸilik bozuklukları olabilir mi sorusuna ise Dr. Akgül, ÅŸu yanıtı verdi: “Akıl ve ruh saÄŸlıklarının yerinde olmadığını söyleyebiliriz. Adalet, doÄŸru-yanlış, faydalı-zararlı dengesini kuramayan bir insan baÅŸka insanlara da kendisine de zarar verebilir.
KiÅŸi hangi muameleden hoÅŸnut olmadığını güzel bir ÅŸekilde ifade etmeli. ‘Böyle davranıldığında bir baÅŸkası kendisini deÄŸersiz hissetmiyor olabilir ama ben kendimi çok deÄŸersiz hissediyorum. VaroluÅŸsal olarak kendi anlamımı kaybediyorum, iÅŸime konsantre olamıyorum, verimliliÄŸim düşüyor’ denilebilir. Bu bir tenkittir.
Tenkitten önce ‘Bugüne kadarki baÅŸarımda sizin çok emeÄŸiniz var’, ‘Ama bir de böyle bir üslubunuz var’ diyerek tespit yapılabilir. Daha sonra da ‘Bu benim için geçerli bir yöntem deÄŸil, beni motive etmiyor, bana zarar veriyor’ denilebilir. Buna raÄŸmen hala aynı eylemler devam ediyorsa kiÅŸi bunu şöyle anlamlandırmalı: “Bu kiÅŸi herkese böyle davranıyor, bana özgü deÄŸil. Ben iÅŸimi yapayım, iÅŸimde baÅŸarı saÄŸlayayım.”
Bazen kiÅŸiye özgü mobbing de olabilir. Bu durumda da yapılacak ÅŸeyler var; birisi gidip konuÅŸmak; ikincisi diÄŸer amirlerle konuÅŸmak. Üçüncüsü de buna raÄŸmen ya ‘İşime devam ederim’ ya da ‘Burada çalışmam’ demek. Ama mobbing, biricik hayatınızı, geleceÄŸinizi, sizi sevenleri geride bırakıp hayatınıza son vermeyi gerektirecek kadar deÄŸerli bir ÅŸey deÄŸil.
“PSİKOLOGLAR, PSİKİYATRİSTLER BU GÜNLER İÇİN VAR”
İntiharla Mücadelede Danışmanlık Ağına Tutun (İMDAT) diye bir proje baÅŸlattıklarını vurgulayan Dr. Akgül, “İntihar sayıları arttı. Bu durumla baÅŸa çıkmak için insanların muhakkak psikolojik destek almaları gerekli; çünkü psikologlar, psikiyatristler bu günler için var. Bizim için en deÄŸerli ÅŸey insan hayatı. Biz bu projeyi onları hayatta tutabilmek için baÅŸlattık” dedi.
“MOBBING KALİFİYE İNSAN GÜCÜMÜZÜ YOK EDEN BİR İŞYERİ KANSERİ”
Mobbing ile Mücadele DerneÄŸi’nden yapılan açıklamada ise ÅŸu ifadelere yer verildi:
“Gücümüzün yettiÄŸince, dilimizin döndüğünce, her fırsatta dile getiriyoruz. Mobbing beÅŸeri sermayemiz olan deneyimli, birikimli kalifiye insan gücümüzü kemiren, yok eden bir iÅŸyeri kanseridir. Onurlu çalışma hakkını gözetmez, pozitif çalışma ortamlarını oluÅŸturmaz, mobbingi önleyecek gerekli tedbirleri almazsak, daha çok can kaybederiz. Mobbingin sonu, intihar ya da cinayettır.
Bu feryada sessiz kalan, umursamayan, görmezden gelen, yok sayan, yokmuş gibi davranan herkes; üzülerek belirtmeliyim ki bu insan hakkı ihlalinin sorumlusudur aynı zamanda. Konu ciddiyetle ele alınmalı, soruşturmalar hak, hukuk ve hakkaniyet ilkeleri doğrultusunda, kamu vicdanını rahatlatacak bir biçimde ve kamuoyunun gözü önünde şeffaflıkla, tüm yönleriyle aydınlatılmalı, objektif bir biçimde sonuçlandırılmalıdır. İntihara sebep olan kök nedenler ortaya çıkarılmalıdır. İntiharda kusuru olan, ihmali olan kişi veya kişiler, TCK’ya göre hak ettikleri cezayı almalıdır.
“BAÅžTA SAÄžLIK, EĞİTİM VE BANKACILIK OLMAK ÜZERE MOBBING KANAYAN BİR YARA”
Başta sağlık, eğitim ve bankacılık olmak üzere mobbing; tüm sektörlerdeki işyerlerinde kanayan bir yara olarak önümüzde duruyor. Bir an önce müstakil bir Mobbing ile Mücadele Kanunu çıkarılmalıdır. Zorbalar en ağır cezalara çarptırılmalıdır. Toplumun mobbing ile ilgili farkındalığı artırılmalı, bilinci oluşturulmalı, hangi statü ve makamda olursa olsun herkesin işyerlerinde mobbing ile mücadele kararlılığı geliştirilmelidir.
Kamu, özel sektör, tüm kurum ve kuruluÅŸlar bu konuya önem vermeli, psiko-sosyal risk faktörlerini ortadan kaldıracak gerekli tedbirleri almalıdır. Her intihardan sonra taziye mesajları ile geçiÅŸtirilecek bir konu deÄŸildir mobbing. Herkesi görev, yetki ve sorumluluklarının gereÄŸini yerine getirmeye davet ediyoruz.”